25 Mart 2008 Salı

YUSUF İLE ZÜLEYHA Kalbin Üzerinde Titreyen Hüzün


“Nasıl herkese duyurayım da sesimi diyeyim: Bu anlattığınız ben değilim , ben bu anlattığınız değilim. Yusuf’u ben nasıl yerim? Ben Yusuf’u nasıl yerim.
Sözünün bu kısmına gelince kurt , nemli gözlerinden boncuk gibi yaşlar dökülmeye başladı. Gri tüylerle kaplı göğsü , ön ayakları ıslandı. Bir ah çekti derinden derine. Islak burnu daha ıslandı. Ve devam etti :
Ben şimdi adımı nasıl temize çıkarayım , alnıma sürülen bu kapkara lekeyi neyle , nasıl yıkayayım? Öyle bir leke ki değil bana , yeter kıyametin kopacağı güne değin gelip geçecek tüm torunlarıma. Tek muradım , bütün yaratılmışların sahibi olan Tanrım , bu ayıpla yaşatmasın beni. Ya alsın yeni doğmuş bütün kurt yavrularıyla birlikte canımı , kurt neslinin dalı yaprağı burada kesilsin ya da adım temize çıksın.”

NAZAN BEKİROĞLU